Kentsel dönüşüm denildiğinde akla ilk gelen uygulama, mevcut yapıların yerinde dönüştürülmesidir. Ancak bunun yanında bir diğer önemli yaklaşım da rezerve yapı alanlarında kentsel dönüşüm projeleridir. Bu yöntem, özellikle yapılaşmaya uygun fakat henüz kullanılmayan alanlarda yeni yaşam merkezleri oluşturmayı hedefler. Planlı şehirleşmenin en stratejik adımlarından biri olarak kabul edilir.

 

Rezerve yapı alanı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenen, afet riski taşıyan bölgelerin dışında kalan ve yeni yerleşim alanı olarak kullanılacak bölgeleri ifade eder. Bu alanlarda yapılan dönüşüm projeleriyle hem şehirlerin yükü hafifletilir, hem de mevcut yerleşim alanlarındaki yoğunluk dengelenir.

 

Bu dönüşüm süreci birkaç aşamada gerçekleşir:

 

  • Öncelikle bölge halkının ve yerel yönetimlerin görüşleri alınır,

  • Ardından bakanlık onayıyla planlama ve projelendirme süreci başlatılır,

  • Altyapı, ulaşım ve sosyal donatılar planlanır,

  • Son olarak inşaat süreci başlar ve yaşam alanları hayata geçirilir.

 

 

Rezerve alanlar, afet riski taşıyan bölgelerde yaşayan vatandaşlar için de yeni bir yaşam alanı olarak kullanılır. Böylece riskli bölgeler tahliye edilirken, modern ve güvenli yerleşimler devreye alınmış olur. Bu yaklaşım, yalnızca fiziksel yapı üretmekle kalmaz; sosyal yaşamı da daha planlı ve güvenli hale getirir.